Turkish Books
We provide a wide range of professional services to meet your needs. We promise to provide every service with a smile, and to your highest level of satisfaction.
Türkçe Kitaplar Bölümü
Anayasa Bilimi
ANAYASA BİLİMİ - ANAYASA HUKUKU
Sosyologlar tarafından kullanılan toplumsal sözleşme kavramı, hukuk terminolojisinde yasaları ve özellikle de anayasayı karşılamaktadır. Toplumsal sözleşme denildiğinde, daha çok toplum düzeninin teorik temelleri anlaşılırken, anayasa denildiğinde hukuk düzeni akla gelmektedir. Bir başka deyişle, biriyle toplumu meydana getiren unsurların teorik temelleri anlaşılırken, diğeriyle devletin organlarının düzenlenişi, organlar arasındaki ilişkiler, kişi hak ve hürriyetleri ile yürürlükteki hukuk kuralları kastedilmektedir. Siyaset bilimcileri arasında, birinci yaklaşıma "anayasa bilimi" diğerine ise "anayasa hukuku" adı verilmektedir. (1)Böylece sosyoloji ile hukuk arasında bir köprü kurulmakta, sosyologların toplum alanındaki görüşleri pratik değer kazanarak toplumsal yaşamı en fazla etkileyen anayasa alanına girmektedir. Bu gelişmeye bağlı olarak, "anayasa bilimi" anayasayı doğuran düşünceleri ve etkenleri ortaya koyarken, "anayasa hukuku" yapılmış ve yürürlükte olan anayasanın nasıl yorumlanacağını ve uygulanacağını incelemektedir.
Bu kitap bir "anayasa bilimi" çalışmasıdır. Bizi, bu alanda çalışmaya iten nedenler şöyle özetlenebilir:
Ülkemizde ortalama on yılda bir yapılan ihtilal veya darbelerden sonra ya yeni bir anayasa hazırlanmakta, ya da mevcut anayasalar büyük ölçüde değiştirilmektedir. Bu yapılırken, siyasî buhranın kaynağının anayasa olduğu öne sürülerek, fatura eski anayasaya çıkarılmakta ve hazırlanan yeni metne kurtarıcı gözüyle bakılmaktadır. Ancak anayasanın kabulünden hemen sonra, yapılan düzenlemenin yanlışlığı ve yetersizliği tartışmaları başlamakladır. Kanımızca, bu tartışmaların en önemli nedeni, yapılan anayasaların, toplumun değişik kesimlerinin üzerinde ittifak ettikleri konsensüs- oydaşma metni olmamasıdır. Böyle olunca kitleler tarafından benimsenmediğinden rejimleşme şansını elde edememektedir. (2) Bir anayasa günümüzün ve geleceğin en güzel metni de olsa, eğer o toplumu oluşturan sosyal kurumları şartları ile belirlemiyor, toplumda yaşayan insanlar tarafından anlaşılarak benimsenmiyor, sahip çıkılmıyorsa, sadece yazılıp yürürlüğe konulmakla toplumsal dengeyi sağlayamayacaktır. Toplumsal hayatta yasalar ve özellikle anayasalar arasındaki bu eksiklik ve kopukluk, ülkemizde anayasa tartışmalarının canlı tutulmasına ve yeni anayasa hazırlıklarının gündeme getirilmesine neden olmaktadır. Sorun, ihtilâl ve darbeleri teşvik edecek boyutlarda önemli olmasına rağmen, bu alanda "anayasa bilimi" çalışmalarının yeterli olduğu söylenemez. Bilim adamları anayasanın yapılması ve hazırlanması konusunda sorunu çözecek yöntemleri açık bir şekilde ortaya koymadıkları sürece, darbeler sonunda parmak hesabıyla anayasa yapılmaya ve bu anayasalar da tartışılmaya devam edecektir.
II- ANAYASANIN KAPSAMI
Bir toplumsal sözleşmeyi - anayasayı belirleyen ve ona etki eden faktörler vardır. İnsanlık tarihindeki gelişmeler, yakın tarih, bulunulan çağın belirleyici özellikleri, insan hakları, yurttaş hakları, içinde yaşanılan toplumun özellikleri, kültürel ve doğal çevresi, olması gereken ve gelecek ile ilgili var sayımlar, karşılaştırmalı kuram ve hukuk sistemleri, ideolojiler, içinde yaşanılan çağ ve uygarlık, bu çağ ve uygarlığın geçmişten devraldığı etkiler, şu anda bulunduğu nokta ve gidişi bunlar arasında sayılabilir (3). Genelde anayasa denilince, yakın tarih ve anayasa ile sınırlı karşılaştırmalı hukuk esas alınır ve diğer faktörler üzerinde yeterince durulmaz. Anayasalar yakın tarihin etkilerini taşımaları nedeniyle birer tepki niteliği taşırlar; tepki ise karşı tepkiyi doğurur ve kısır bir döngü içine girilir.
Bir anayasa metni içinde kural olarak: 1- Devlet organlarının kuruluş ve işleyişini gösteren bir örgütlenme bölümü; 2- devlet işlevleri ve bunların dağılışını gösteren bir işlevler bölümü, 3-temel haklar ve ödevler bölümü; 4- başlangıç bölümü; ve 5- özel nitelikte (başkente, bayrağa, millî marşa, devlet diline, devlet armasına ilişkin) kurallar yer alır. Bunlardan ilk üçü, uzun ya da kısa biçimde, bütün anayasalarda vardır. Ama diğer ikisi için aynı şey söylenemez (4). Kanımızca bu içerikte kişi de ayrıca yer almalıdır. Gerçi kişinin temel hak ve hürriyetler içinde yer aldığı ileri sürülebilir, ancak, kişi ile kişinin fiilleri farklı şeylerdir. Mevcut anayasalar toplumu sadece devlet kabul eden anlayışlarla hazırlanmakta, toplumu veya devleti oluşturan unsurlardan biri olarak kişiyi tanımlamamakta ve yeterince ortaya koymamaktadır. Hatta temel hak ve hürriyetler dahi devletin bir ihsanı, bağışı ve lütfu olarak kabul edilerek, kişinin varlığından bile söz edilmemektedir. Bunun iki nedeni vardır: Birincisi, anayasaların tek metin içinde yazılışının çok yeni olması ve kişinin genelde medenî kanunlarda anayasalardan önce düzenlenmiş bulunmasıdır, ikincisi ise, kişi aleyhine ve devlet lehine olan totaliter anlayışlardır. Bu anlayışlara göre kişiler, toplum hayatında devlet için vardırlar ve genelde otoriteye boyun eğmek durumundadırlar.
Toplumsal sözleşmede yer alması gereken başka konular da olabilir. Bunlar şartlar gereği ortaya çıkabilir. Örneğin bir içki yasağı ve uyuşturucu kullanımı yasağı anayasada yer alabilir. Almıştır da (5). Ancak bu konudaki düzenleme doğru olmakla beraber, çözümün sadece siyaset veya hukukî müeyyidelerle bulunabileceğini sanmak yeterli değildir ve yanıltıcıdır. Aksi sonuç doğurabilir ve giderek yaygınlaşmasına neden olabilir. Olmuştur da. Bu tür mücadeleler dinî ve ahlâkî kurumların yöntem ve değerlendirmesine bırakılması halinde daha çok etkili olabilir. Çünkü dinler, insanlara sevgi ve inançla yaklaşır. Bu tür sorunların tedavisi ancak ruhi tedavi ile sağlanabilir. Günümüzde dışlanmış, bir dinden dolayı bu tür sorunların müeyyideler yolu ile çözüleceği sanılmakta, tersine içki tüketimi ve uyuşturucu kullanımı sürekli artmaktadır. Bunun sonucunda insanların bunlardan dolayı hastalanmaları bir tarafa, milyonlarca suçlu da üretilmiş olmaktadır.
Görülüyor ki, anayasa biliminin olaya bakış açısı ve olayı değerlendirişi sadece bir metin hazırlamaktan ibaret değildir. Anayasa sorununun önce bilim adamlarınca bu çerçevede ortaya konulması, bu tartışmalarda ortaya çıkan görüşlerin yeterince yayılması, bunun sonucunda çıkan ortak noktaların halka sunulması ve tüm kademelerde kabul edildikten sonra anayasa metninin oluşturulması gerekir. Yoksa birkaç yabancı anayasaya dayanan karşılaştırma ile sadece yakın tarihin olaylarına karşı tepki niteliği taşıyan düzenlemeler, yapısal yetersizlik ve karşı tepkiyi doğuracağı için, toplumsal sorunlar ve krizler aşılamaz ve darbeler önlenemez.
III- İDEOLOJİ - SOSYAL BİLİM İLİŞKİSİ
Bu kitap öncelikle ideolojik bir yaklaşım değildir, ancak bu durum onun her türlü ideolojik etkiden arındırılmış olduğu anlamına gelmez.
" Toplumların bilimsel çözümlemesi henüz fazla gelişmiş değildir. Pozitif bilimlere kıyasla sosyal bilimler geri kalmış bir durumdadır. Bunun anlamı, nesnel çözümlere, kesin gözlemlere ve gerçekten bilimsel nitelikteki açıklamalara erişebildiğimiz alanın, olguların ancak "sağduyu", kişisel, öznel ve kesin olmayan izlenimlerle bilindiği alana kıyasla çok daha güçsüz olmasıdır. Dolayısıyla, bilimsel araştırmanın gelişebilmesi için elzem olan var sayım, model ve kuramları kurmak son derece güçtür. Bu var sayım, model ve kuramların büyük kısmı, ister istemez, kanıtlanmamış ve kesin olmayan öğelere dayanmaktadır. Pozitif bilimlerde de rastlanılan benzer türden var sayım, model ve kuramlara göre burada sayıları çok daha fazladır."
"Öyle ise bilimsel var sayım, model ve kuramları ideolojiden ayırmak zordur. Burada ideolojiden anlaşılan, belli bir toplumu korumak, değiştirmek ya da yıkmak üzere girişilen bir eyleme mesnet teşkileden açıklama sistemidir. Liberalizm, marksizim, bütün büyük siyasal ve toplumsal doktrinler birer ideolojidir, ideoloji ve bilimsel kuram her ikisi de toplumu açıklayan birer sistem ve toplumun işleyişini anlamaya yardım eden birer düşünce ürünü oldukları için birbirine benzerler, iki noktada birbirinden ayrılırlar: ilkin bilimsel kuram, bir değer yargısı içermez. Oysa ideolojide bir değer sistemi vardır, ikinci olarak bilimsel kuram her şeyden önce bilimin daha önceden gözlemlendiği ve kanıtladığı olgulara dayanır. Oysa ideoloji ilke olarak bu olguları içermekle birlikte bunları aşar ve çoğunlukla öznel birtakım izlenimlere, yüzeysel gözlemlere ve kısmî yorumlara dayanır."
" Toplum bilimlerinin az gelişmişliği, çok sayıda kesin ve kanıtlanmış gözlemle çalışmaya olanak vermediğinden ve kuram kurmak için çok sayıda izlenim, sezgi ve sağduyu verisine başvurmak zorunlu olduğundan, kavramlar ve kuramlar ister istemez bir ideoloji niteliğine bürünür. Gözlemcinin gözlemlediği olayların bir öğesi olması da bilim adamını, farkına varmaksızın kendi ideolojisinden beslenen kuram ve var sayımlar geliştirmeye iterek, bu karışıklığı daha da artırır. Toplum bilimci, dürüst, nesnel ve tarafsız olmak için ne kadar çabalarsa çabalasın, bunu tam anlamıyla hiçbir zaman gerçekleştiremez. Gerçekleştirdiğini sanan egemen ideolojiden esinlenendir. Çünkü egemen ideoloji, en azından yaygın biçimde kabul gördüğü için daha "nesnel" görünür."
" Kaldı ki ideolojiler sosyolojinin ve sosyal bilimlerin gelişmesi için yararlı da olurlar, ideolojinin önerdiği var sayım, model ve kuramlar araştırmayı yönlendirmek ve ona bir çerçeve sağlamak açısından çok değerlidir. Kuşkusuz, daha nesnel birtakım var sayım, model ve kuramlar araştırmayı yönlendirmek ve ona bir çerçeve sağlamak açısından çok değerlidir. Daha nesnel birtakım var sayım, model ve kuramlara sahip olabilseydik, elbette daha iyi olabilirdi. Ama, hiç var sayımsız, kuram kuramsız ve modelsiz kalmaktansa, yaklaşık öznel ve "adanmış" birtakım kuram, model ve var sayımlarla çalışmak ehvenişerdir. 19. ve 20. yüzyılların başında sosyolojinin doğuşuna ve elli yıldır ABD'de gösterdiği gelişmeye liberalizm güçlü bir şekilde destek olmuştur. Daha sonra da Marxizm sosyolojik araştırmaları yeni yollara yöneltmiş ve büyük bir itici güç kazandırmıştır."
"Sosyal bilimci, sosyal bilimlerin çağdaş gelişme düzeyinde elde edilme olanağı bulunmayan bir nesnellik ve tarafsızlığa ulaşmak için çabalamak yerine, ideolojileri aşmanın olanaksız olduğunun bilincine varmalı ve hiç değilse bu olanaksızlığın yaratacağı sakıncaları sınırlandırmalıdır. Bunu gerçekleştirebilmek için sosyal bilimcinin ilkin kendi ideolojisinin bilincine varması ve bunu itiraf etmesi gerekir, ikinci olarak sosyal bilimci var sayım ve kuramı geliştirirken yalnız kendi ideolojisini değil, başka ideolojileri de göz önünde bulundurmalıdır. Son olarak da kuram ve var sayımlarını ortaya koyarken sosyal bilimci, bilimsel olarak kanıtlanmış öğelerin yanı sıra şu ya da bu ideolojiden yapmış olduğu aktarmaları olanca açıklığı ile belirtmelidir. Bu gereklere uymak kolay değildir her zaman."
Bu yazılanlar yorumsuz M.Duverger'e aittir (6). Türkiye'de ideolojik yasaklamalar altında sosyal bilimlerin ne denli gelişemeyeceğine işaret etmesi bakımından aynen vermeyi uygun gördük.
Bilimsel düşünce var sayımlardan hareket eder. Bu var sayımların belirlenmesinde ideoloji gereklidir. Ancak karşılaştırmalar yapılırken, bilimsel yöntemler asıl kabul edilmelidir. Var sayımların belirlenmesinde iki temel görüş etkili olmuştur. Bunlardan biri, "hakkı üstün tutup gücün kaynağınıhakta bulan görüş", diğeri ise "gücü üstün tutup hakkın kaynağını güçte bulan görüş"tür. Birinci grup Doğu uygarlıklarının, ikinci grup ise Batı uygarlıklarının bakış açısını yansıtmaktadır, bu çalışmada "hakkın üstün tutulduğu ve haklının güçlü olduğu" var sayımı esas alınarak kuram geliştirilmeye çalışılmıştır. Bu var sayımın kabulü Batı uygarlıklarını ve gücü egemen kılan dünya görüşlerini tamamen red anlamına gelmez. Çünkü, görüşler karşılaştırılmadan, gerçek değerleri anlaşılamaz. Bu nedenle farklı görüşlerin karşılaştırılması gerekir ve var sayımların doğru seçilip seçilmediği bu karşılaştırmalarla daha iyi anlaşılır. Günümüzde egemen bulunan
Batı uygarlığı hukuka ve hukukun üstünlüğüne ve hukuk devleti ilkelerine bağlı bulunduğunu ileri sürüyorsa da, bu iddia gücün egemen kılınmadığı anlamına gelmez. Çünkü, hukuku da egemen güçler belirlemekte ve dolayısıyla hukuk güçlülere imkân tanımak üzere oluşturulmaktadır. Batı'da devlet hemen her dönemde güçlü sınıfların çıkarlarına hizmet eder ve hukuk bu sınıfların, haklarını garanti altına almak için üretilir. Bunun tipik örneği egemen ve süper güçler tarafından oluşturulan Birleşmiş Milletler Teşkilatı'dır. Tüm ulusların çıkarını kollama amacıyla kurulduğu söylenen bu teşkilat, güçlü devletlere veto hakkı tanımakla, gücü egemen kılmakladır. Diğer taraftan güçlülerin egemenliğinin devamını temin için ülkeler süper güçler tarafından çatıştırılmakta, savaşla tarafların güçleri yok edilirken, silah satışı yoluyla güçlülerin egemenliği sürekli hale getirilmekledir. Bu anlayışın sonucu olarak, hukuk, hakkın üstünlüğüne göre değil, gücün üstünlüğüne göre dengelenmektedir. Toplumsal kurum ve kurallar, güçlüleri haklı çıkaracak ve onların çıkarlarına hizmet edecek şekilde düzenlenmektedir. Egemen güçlerin isteklerine göre oluşmuş yetkili organlar eliyle konulan kurallara yasa denilmekte ve hukukun üstünlüğü ilkesi gereğince bu yasalara uyulması istenmektedir. Hakkın belirlenmesinde ayrıcalıklar ve çoğunluk sistemi esas alınarak güçlülerin egemenliği pekiştirilmektedir. Böyle kurulan ilişkiler düzeninde Prof. T. Ateş'in, "Az gelişmiş ülkelerde demokrasi kurulabilir ve yaşayabilir. Ancak bunun koşulu Batı'lı değerler sistemini almak değil, kendi değerler sistemini korumak(bize göre kurmak) olmalıdır (7) tespitine katılıyor ve yeni değerler sistemi oluşturulması gerektiğini kabul ediyoruz.
Titel of vraag
Beschrijf het item of beantwoord de vraag zodat geïnteresseerde websitebezoekers meer informatie krijgen. U kunt de nadruk leggen op deze tekst met behulp van opsommingstekens, gecursiveerde of vetgedrukte letters en links.Titel of vraag
Beschrijf het item of beantwoord de vraag zodat geïnteresseerde websitebezoekers meer informatie krijgen. U kunt de nadruk leggen op deze tekst met behulp van opsommingstekens, gecursiveerde of vetgedrukte letters en links.Titel of vraag
Beschrijf het item of beantwoord de vraag zodat geïnteresseerde websitebezoekers meer informatie krijgen. U kunt de nadruk leggen op deze tekst met behulp van opsommingstekens, gecursiveerde of vetgedrukte letters en links.Titel of vraag
Beschrijf het item of beantwoord de vraag zodat geïnteresseerde websitebezoekers meer informatie krijgen. U kunt de nadruk leggen op deze tekst met behulp van opsommingstekens, gecursiveerde of vetgedrukte letters en links.Titel of vraag
Beschrijf het item of beantwoord de vraag zodat geïnteresseerde websitebezoekers meer informatie krijgen. U kunt de nadruk leggen op deze tekst met behulp van opsommingstekens, gecursiveerde of vetgedrukte letters en links.Titel of vraag
Beschrijf het item of beantwoord de vraag zodat geïnteresseerde websitebezoekers meer informatie krijgen. U kunt de nadruk leggen op deze tekst met behulp van opsommingstekens, gecursiveerde of vetgedrukte letters en links.Titel of vraag
Beschrijf het item of beantwoord de vraag zodat geïnteresseerde websitebezoekers meer informatie krijgen. U kunt de nadruk leggen op deze tekst met behulp van opsommingstekens, gecursiveerde of vetgedrukte letters en links.Titel of vraag
Beschrijf het item of beantwoord de vraag zodat geïnteresseerde websitebezoekers meer informatie krijgen. U kunt de nadruk leggen op deze tekst met behulp van opsommingstekens, gecursiveerde of vetgedrukte letters en links.Titel of vraag
Beschrijf het item of beantwoord de vraag zodat geïnteresseerde websitebezoekers meer informatie krijgen. U kunt de nadruk leggen op deze tekst met behulp van opsommingstekens, gecursiveerde of vetgedrukte letters en links.Titel of vraag
Beschrijf het item of beantwoord de vraag zodat geïnteresseerde websitebezoekers meer informatie krijgen. U kunt de nadruk leggen op deze tekst met behulp van opsommingstekens, gecursiveerde of vetgedrukte letters en links.Titel of vraag
Beschrijf het item of beantwoord de vraag zodat geïnteresseerde websitebezoekers meer informatie krijgen. U kunt de nadruk leggen op deze tekst met behulp van opsommingstekens, gecursiveerde of vetgedrukte letters en links.Titel of vraag
Beschrijf het item of beantwoord de vraag zodat geïnteresseerde websitebezoekers meer informatie krijgen. U kunt de nadruk leggen op deze tekst met behulp van opsommingstekens, gecursiveerde of vetgedrukte letters en links.Titel of vraag
Beschrijf het item of beantwoord de vraag zodat geïnteresseerde websitebezoekers meer informatie krijgen. U kunt de nadruk leggen op deze tekst met behulp van opsommingstekens, gecursiveerde of vetgedrukte letters en links.Titel of vraag
Beschrijf het item of beantwoord de vraag zodat geïnteresseerde websitebezoekers meer informatie krijgen. U kunt de nadruk leggen op deze tekst met behulp van opsommingstekens, gecursiveerde of vetgedrukte letters en links.Titel of vraag
Beschrijf het item of beantwoord de vraag zodat geïnteresseerde websitebezoekers meer informatie krijgen. U kunt de nadruk leggen op deze tekst met behulp van opsommingstekens, gecursiveerde of vetgedrukte letters en links.Titel of vraag
Beschrijf het item of beantwoord de vraag zodat geïnteresseerde websitebezoekers meer informatie krijgen. U kunt de nadruk leggen op deze tekst met behulp van opsommingstekens, gecursiveerde of vetgedrukte letters en links.